ÇANAKKALE SAVAŞI ARAŞTIRMA MERKEZİ
Ölmek için doğmuştur ya insan, o yüzden yağmurdan sonra toprak kokusunu sever.
Leo Tolstoy
Bir taraftan Gelibolu, Seddülbahir, Arıburnu, Suvla Koyu, Conk Bayırı gibi Çanakkale savaşlarının geçtiği yerler, diğer taraftan Truva gibi arkeolojik bir alan Çanakkale'nin tüm coğrafyasının kahramanlıklar üzerinden, politika üzerinden, acılar üzerinden veya kültürel tarih üzerinden anlamlar kazanmasına neden oluyor. Bu nedenle Çanakkale’de, bir tasarım probleminin çözümünde beklenen özgünlük arayışlarının bahsi geçen anlamlar alanından etkilenmemesi veya bir biçimde bunlara temas eden/etmesi beklenen entelektüel bir aralığa yönelmemesi neredeyse imkânsız görünüyor. Özellikle Çanakkale Savaşının toplumsal bellekteki yeri ve önemi göz önüne alındığında, burada yapılacak bir tasarımın, bu savaşın tüm tarafları için dramatik ve muhteşem tarihini bir biçimde yansıtmaması; onun yoğunluk ve derinliği ile ilişkilenmemesi neredeyse olanaksızdır. Fakat böylesi olası bir ilişkilenme, diğer bir taraftan da başka bir tartışmayı var ediyor. Bu tarihe veya bu anlamlara mimarlık nasıl veya ne biçimde temas edecektir? Bu sorgulama, mimari-kültürel alanın geliştirdiği/ürettiği örneğin "Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi” gibi bir programla; kentin, anıların, tarihin, imgelerin, olguların ve yerin oluşturduğu anlamlar arasında kurulması olası ilişkinin nitelik veya derinlik düzeyinin tartışmasını kapsamaktadır.
Anlam dolu bir coğrafyanın ve onu var eden tarihin mimari nesne üzerine nasıl yansıyacağı sorgulaması, mimari nesne üzerine birkaç farklı biçimde dahil edilebilir. Mimarinin baskın/geçerli/güncel değerleri ve değerlendirmeleri, yerin anlamlarına karşılık geleceğini iddia ettikleri bir mimari nesne üretebilir veya yere yönelik tüm anlamların “göz ardı” edildiği bir mimari oluşum sergileyebilir. Birincisi mimari nesneye tarihi ve kültürel bir aralıktan anlamlar verilmesidir. İkincisi ise bu anlamaların ya tümüyle yok sayılması ya da bu anlamların yeniden göz önüne gelebilmesi/değerlendirilebilmesinin yolunun açılmasıdır.
Bu tasarım, “yerin” yeniden anlam kazanmasını dener. Kentin sıradanlaşmış, güncel yapı ve tasarım anlayışları içinde, kimliksizleşmiş ve kendi bünyesinde var olan tarihi, politik, kültürel ve dramatik anlamlar dünyasının derinliklerinden uzaklaşmış yapısını, anlamların yeniden hatırlanacağı/üretileceği bir aralığa çekmeye girişir. Bu, Çanakkale’ye ait tarihi, kültürel tüm anlamların, kent merkezinde hissedilmeyen veya kent mekânına yansımamış niteliklerin içine doluşacağı bir yaklaşımın oluşturulması denemesidir. Bu bağlamda bu tasarım iki temel prensip üzerinden geliştirilmiştir. Bunlardan birincisi güncel veya popüler bina yaklaşımlarından uzaklaşarak alanın kendi niteliğine odaklanmak, buna mimarlığın etkilerinin alan üzerinden azaltılması da denebilir. İkincisi ise zeminin/yerin, anlamları tutacak/doğuracak bir yapı haline getirilmesidir.
Bu tasarımda yapı yeryüzüdür, mekân onun içine geliştirilen oylumdur. Bu çerçeve tasarım güzergâhlar, kabuklar, koruluk, avlulardan elde edilmiştir.
BİR OMURGA VE DÖNÜŞTÜRÜCÜ BİR UNSUR OLARAK ZEMİNDEKİ YIRTIK/GÜZERGÂHLAR:
Zemindeki yırtıklar/güzergâhlar bu tasarım için asal yapısallaştırıcı ve programı düzenleyici unsurlardır. Bu güzergâhlar, bağlamdan kopmanın, farklı bir zaman aralığı ve yere ulaşmanın aracıdırlar. Bu sayede, kentsel bağlamın özellikle kent merkezinde yerin anlamlarını önemsiz kılan mekânlardan farklı bir anlayışın geliştirilmesi amaçlanmıştır. Böylece kente anlam kazandıran tüm anlamların üzerini örten imar yaklaşımlarından, popüler tasarım anlayışlarından, ranttan ve tarihi örten popüler kültürden uzaklaşılmaya çalışılmıştır. Zemindeki yırtıklar yeni bir yeri ve yeni bir zamanı önererek içlerinde “Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi” mimari programını (zemin kabuğu) ve anıları, imgeleri ve bunlar etrafında oluşan kamusal mekânları (rüzgar konstrüksiyonları/avlular, koruluk alan) barındırır.
MİMARİ PROGRAM: Zemindeki yırtıkların oluşturduğu süreklilik ve kesişimlerde mimari program iki asal parçaya ayrılmıştır. Birinci kütle ihtiyaç programında sosyal alan olarak tanımlanan çok amaçlı salon, fuaye, sergi, kafeterya ve toplantı salonlarını kapsar. İkinci kütle ise yönetim, araştırma (kütüphane, çalışma odaları ve arşiv) ve eğitim programlarını (atölyeler) içerir.
Sosyal alan olarak tanımlanan ilk kütle, tasarımın asal unsuru olan zeminin farklı kotlarda oluşturulmuş sürekliliklerinden üretilmiştir. Bu kütle güney-batı, kuzey-doğu doğrultusunda konumlandırılmış, tasarımın asal parçalarından biri olan koruluk alanının sürekliliğinde ve aynı doğrultuda konumlandırılmış iki avlu ile sınırlandırılmıştır. Bu sayede koruluk alanının devamında önerilen açık amfi ve onun da devamında yer alan avlu, bir zemin sürekliliği olarak fuaye alanına, oradan da çok amaçlı salona ve kafeteryaya ulaşır. Bu sürekliliğin aksi yönünde de aynı zemin sürekliliği görülebilir. Avlu, devamında kafeterya ile biterek bu süreklilik üzerinde yer alan çok amaçlı salon ve fuaye alanına kadar uzanmaktadır.
Eğitim ve Araştırma Merkezi zeminde konumlandırılmış ana yırtığın doğrultusuna takılmıştır. Kütüphane ve arşivin, zemindeki yırtık sayesinde oluşan, zeminin genleşmesi ile oluşmasına çalışılmıştır.
Program bilinçli bir biçimde iki asal kütleye bölünmüş böylece kullanım yoğunluğuna bağlı olarak mekanların iklimlendirilmesi sağlanılmaya çalışılmıştır. Örneğin Sergi veya çok amaçlı salon ve kafeteryanın oluşturduğu sosyal alan kütlesi farklı kullanımının gerektiği zamanlarda plan düzleminde konumlandırılan paravanlar sayesinde farklı büyüklükte mekansal düzenlemelere olanak tanımaktadır. Böylece bu mekânların iklimlendirilmesi sağlanarak enerji verimliliği sağlanabilir. Bu duruma ait grafik diyagramlar şekil 1-2-3-4 ’de gösterilmiştir.

Şekil 1. Sadece kafeterya kullanıldığında oluşan büyüklük

Şekil 3. Sadece Sergi salonu ve Çok amaçlı salon kullanıldığında oluşan büyüklük

Şekil 2. Sadece Sergi salonu ve kafeterya kullanıldığında oluşan büyüklük

Şekil 4. Sadece Çok amaçlı salon ve kafeterya kullanıldığında oluşan büyüklük
MEKAN KURUCULAR/ZEMİN KABUKLARI: Hem sosyal donatıları barındıran hem de eğitim-araştırmayı barındıran kütleler, zemin katmanının yukarı yönde yükseltilmesi ile oluşturulmuş kabukların altında oluşan hacimler içinde konumlanırlar. Böylece bina oluşurken ve ihtiyaç programı alana yayılırken zeminden farklı gelişmiş herhangi bir nesnenin oluşmasının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Zemin kabukları aynı zamanda tasarım alanı üzerinde oluşturulan yapısal etkilerle görsel ve algısal farklılaşmaların üretilmesi içindir.

Şekil 5, Kabuk sistem detayı
AVLULAR VE RÜZGAR KONSTRÜKSİYONLARI: Bu tasarımda zemin yırtığına eklenmiş ve kuzey-güney yönünde uzanan koruluk sürekliliğinde konumlandırılmış iki adet avlu yer almaktadır. Bu avlular bir taraftan koruluğun sosyal alan içine akışını ve kafeteryanın dış mekânını oluştururken diğer taraftan da bir esneme biçimi olarak yırtığın oluşturduğu zeminin sürekliliğinden bir ayrışma olarak da görülebilir. Bu avlular üzerinde, alanın yoğun rüzgar etkisinden korunacak bir saçak üretilmesi amacıyla kolonlar konumlandırılarak bunlara bayrak biçiminde rüzgarda dalgalanacak tekstil parçaları eklenmesi ön görülmüştür. Avlular üzerindeki bu konstrüksiyon ve üzerindeki bayraklar, alanın imgesel niteliğine katkı yapması ve rüzgarın alanda mimari bir dönüşüme uğratılması için tasarlanmışlardır.
AĞAÇLARIN MEKANI OLARAK KORULUK: Tasarım alanında önerilen koruluk mimarlığın yapısal ve müdahaleci etkilerinin silinmesi içindir. Koruluk aynı zamanda bir kaybolma mekânıdır. Böylece alan üzerinde sadece zemin yırtıklarının oluşturduğu güzergâhların yoğun kullanılması sağlanılmaya çalışılmıştır.
YAPININ VE ÇEVRESİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ AÇISINDAN ALINAN KARARLAR
PASİF İKLİMLENDİRME: Yapının yer altına alınması kararı ile yaz aylarında binanın ve iç mekanların aşırı ısınmasının engellenmesi ve soğutma yükünün azaltılması hedeflenmiştir. Özellikle yapının ana ekseni, hakim rüzgar yönünde (KD) yerleştirilerek çapraz havalandırma sağlanmış, pasif iklimlendirme önlemleri alınmıştır. Bu pasif önlemlerle iç mekânlarında havalanması sağlanarak, iç mekânda konfor kalitesi arttırılmıştır.
AVLULAR VE RÜZGAR KONSTRÜKSİYONLARI: Bu tasarımda zemin yırtığına eklenmiş ve kuzey-güney yönünde uzanan koruluk sürekliliğinde konumlandırılmış iki adet avlu yer almaktadır. Bu avlular bir taraftan koruluğun sosyal alan içine akışını ve kafeteryanın dış mekânını oluştururken diğer taraftan da bir esneme biçimi olarak yırtığın oluşturduğu zeminin sürekliliğinden bir ayrışma olarak da görülebilir. Bu avlular üzerinde, alanın yoğun rüzgar etkisinden korunacak bir saçak üretilmesi amacıyla kolonlar konumlandırılarak bunlara bayrak biçiminde rüzgarda dalgalanacak tekstil parçaları eklenmesi ön görülmüştür. Avlular üzerindeki bu konstrüksiyon ve üzerindeki bayraklar, alanın imgesel niteliğine katkı yapması ve rüzgarın alanda mimari bir dönüşüme uğratılması için tasarlanmışlardır.
AĞAÇLARIN MEKANI OLARAK KORULUK: Tasarım alanında önerilen koruluk mimarlığın yapısal ve müdahaleci etkilerinin silinmesi içindir. Koruluk aynı zamanda bir kaybolma mekânıdır. Böylece alan üzerinde sadece zemin yırtıklarının oluşturduğu güzergâhların yoğun kullanılması sağlanılmaya çalışılmıştır.
YAPININ VE ÇEVRESİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ AÇISINDAN ALINAN KARARLAR
PASİF İKLİMLENDİRME: Yapının yer altına alınması kararı ile yaz aylarında binanın ve iç mekanların aşırı ısınmasının engellenmesi ve soğutma yükünün azaltılması hedeflenmiştir. Özellikle yapının ana ekseni, hakim rüzgar yönünde (KD) yerleştirilerek çapraz havalandırma sağlanmış, pasif iklimlendirme önlemleri alınmıştır. Bu pasif önlemlerle iç mekânlarında havalanması sağlanarak, iç mekânda konfor kalitesi arttırılmıştır.
Aynı zamanda yeraltı sularını kullanarak pasif iklimlendirme jeotermal ısı pompası ile sağlanmaktadır. Yeryüzünün altında sabit dereceli ısıyı kaynak olarak kullanan jeotermal sistemler sabit ısıdan faydalanarak ısıtma ve serinletme işlemlerini gerçekleştirmektedirler. Soğuk kış aylarında düşük ısıya sahip mekânları yer altındaki sabit ısıyla ısıtan sistem sıcak yaz aylarında oda içindeki sıcaklığı yer altına yönlendirerek serinletici etki yapmaktadır.
GÜNEŞ KONTROLÜ: Fuayenin güneybatı yönünde yer alan cam yüzeylerinin yaz gündüzünde aşırı ısınmasını önlemek, kış gecesinde ise ısı kaybını engellemek amacı ile yalıtımlı kepenkler tasarlanmıştır. Diğer noktalarda ise mimari yerleşimden ötürü, gün ışığı kontrollü olarak çatılardan alınmaktadır.
Gri ve siyah suyun yeniden kullanımı: Sürdürülebilirlik çerçevesinde, yağmur suyunun toplanarak depolanması ve yaz aylarında bahçe sulamasında kullanılması hedeflenmiştir. Lavabolardaki gri suyun ve tuvaletlerde kullanılan siyah suyun, dönüştürülerek yeniden kullanımı amaçlanmaktadır.
ERİŞİLEBİLİRLİK: Tüm yapı alanı ve çevresi, herkes için erişilebilir olması hedeflenerek, rampalarla ulaşılabilecek şekilde tasarlanmıştır.
Tasarlanan yapı, Amerikan Yeşil Bina Konseyi’nin geliştirdiği ve tüm dünyada kabul edilen LEED sertifikası kriterlerine uygun olarak tasarlanmıştır. Bu kriterlere göre yapı ve çevresinin değerlendirildiği 7 alan bulunmaktadır, bunlar: (1) Sürdürülebilir Alanlar, (2) Su Verimliliği, (3) Enerji ve Atmosfer, (4) Malzemeler ve Kaynaklar, (5) İç Mekân Kalitesi, (6) Tasarımda Yenilikler, (7) Bölgesel Öncelik.
Tasarlanan yapı, Amerikan Yeşil Bina Konseyi’nin geliştirdiği ve tüm dünyada kabul edilen LEED sertifikası kriterlerine uygun olarak tasarlanmıştır. Bu kriterlere göre yapı ve çevresinin değerlendirildiği 7 alan bulunmaktadır, bunlar: (1) Sürdürülebilir Alanlar, (2) Su Verimliliği, (3) Enerji ve Atmosfer, (4) Malzemeler ve Kaynaklar, (5) İç Mekân Kalitesi, (6) Tasarımda Yenilikler, (7) Bölgesel Öncelik.

Şekil 6, Yapının Ve Çevresinin Sürdürülebilirliği Açısından Alınan Kararlar
SONUÇ: Bu tasarım alternatif mekânların ve farklı bir bağlamın üretilmesi denemesidir. Zemin üzerinden geliştirilen ve zeminin bağlamını değerli hale getirmesi üzerinedir. Kentin sıradanlaşmış ve herhangi bir kent haline gelmiş kentsel mekânlarının kaybettirdiği her türlü anlam ve değerin yeniden kente kazandırılması girişimidir. Mimarlığın güncel niteliklerinden uzaklaşma ve yerin değerli hale getirilmesi denemesidir. Yerin bünyesinde var olan anlamların yeniden keşfedilmesidir. Toprağın, rüzgârın ve ağaçların mekânında; Çanakkale savaşına ait bilginin üretilmesinin elde edilmesidir.
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() | ![]() |