ARCHİPRİX
Porsuk Nehri Eskişehir'in en önemli imgelerinden biridir. Bu denli önemli olmasına rağmen sadece tarihi geçmişi nedeniyle Eskişehir'e aittir. Porsuk nehri kent içinde mimarlığa kaynak oluşturacak içeriği ile kullanılmamıştır. Şu anki durumuyla Porsuk Eskişehir'in farklı noktalarında farklı özellikler gösteren bir yapı haline bürünmüş durumdadır. Bu çalışmada Porsuk üzerinden bir kenti okuması yapılmıştır. Böylece kent ve nehir ilişkisi çerçevesinde mimari tasarım probleminin çözümü aranmıştır.
Eskişehir kentinin kültürler, ekonomik, toplumsal yaşantıya yönelik nitelikleri Porsuk Nehrinin fiziki yapısını doğrudan etkilemektedir. Diğer bir deyişle kentin her noktasında nehir farklı içerikler edinmiştir. Bu durum, Eskişehir’in kentsel düzeni ne kadar geri plana itmeğe çalışsa da nehirle kurulan ilişkinin asla gözardı edilemeyeceği/edilmediği anlamına gelir. Kent ne kadar kopukluklarıyla bir bütünlük gösterirdiyse, Porsuk nehri de bu kopukluğa o kadar katılmaktadır. Farklı sosyal çevreler, farklı bakış açıları üretmekte, bunlar nehri farklı biçimde oluşturmaktadır.
Nehrin bu değişken yapısı onun kent sürekliliği içinde bağlama ait olamamasına nedendir. Kent içinde ilerlerken farklı tavırlar içinde olan nehir kentin bağlamı ile olan ilişkisini statik hale getirememektedir. Porsuk'un Eskişehir'e veya herhangi bir yere bağlanamaması problemi, bazı bölgeler hariç, nehri kirliliğinin ön plana çıktığı hiçbir kentsel özelliği olmayan zayıf bir "çay" durumuna düşmüştür.
Pariste, Seine Nehri, Londra’da Times Nehri gibi örnekler nehir ve kent ilişkisinin doğru ifadeleri olarak ele alınmıştır. Bu kentlerde nehirler hem kenti strüktüre ederken hem de mimarlığı ve kent planlamasını etkileyen odak noktaları olarak ele alınmışlardır. Bu kentlerde, gelişim nehirle olan ilişkisi doğrultusunda gelişmiştir. Kent ve nehir ilişkisi daima çok güçlü olduğundan nehir bu büyüme içerisinde asla geri plana itilememiştir. Bu anlamda da Paris ve Londra gibi kentlerde nehirler kente özdeştirler ve sürekli yeni kentsel ve mimari anlamlar üretilmesine neden olurlar.
Porsuk'un bahsi geçen kentlerdeki gibi kentsel bir araç olmaması nehrin kente hiçbir yönden eklemlenememesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda ise Eskişehir için Porsuk'un varlığının veya yokluğunun hiçbir öneminin olmadığı söylenebilir. Çünkü kent hiçbir donatısını nehrin kente sunduğu imkanlara yönelik olarak geliştirmemiştir. Eskişehir ve Porsuk bağlamında düşünüldüğünde nehrin anlamsal açılımlarının yapılması ve çözümlenmelerine gidildiğinde, yok olan anlamların yeniden üretilmesi veya bu anlamların keşfi çok önem kazanmaktadır ve bu çalışmanın problem alanını tanımlamaktadır.
Porsuk; Eskişehir için kent modeli içinde üremiş, kenti strüktüre eden varlığının parçası olmuş anlamıyla değil deformasyona uğradığı ve bozulduğu noktadaki anlamı ile önem kazanmaya başlamıştır. Eskişehir'in bozuk kentsel gelişiminin Porsuk nehrini olası niteliklerini yok ettiği belirgindir. Kentin gelişimi, belirgin olarak düzensiz, imar yönetmeliklerince gerçekleştirilmiş ve her şeyi göz ardı ederek oluşmuş çarpık, ranta dayanan gelişmedir.
Kent içinde Porsuk ile kurulan doğru ilişki, Lokomotif fabrikası ile Çukurçarşı arasında kalan aralıkta gerçekleşmektedir. Zaten bu aralıktaki gücü ile Eskişehir için halen bir imgedir. Bu aralıktaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi ve sağlıklı olanların ayıklanması ile de yapısal bozulmalara da müdahale edilebilir. En önemli şey, bu aralıkta Porsuk'un kentin bağlamını oluşturması ve gelişen tüm ilişkileri gücü ile yönlendirmesidir. Nehir tüm kentte sadece bu aralıkta 15 metrelik genişliğe ulaşmaktadır. Bu büyüklük farklı mekansallıklara ve kentsel ifadelere yataklık etmektedir. Örneğin nehrin kenarında sadece bu aralıkta oturulmakta, sadece bu aralıkta nehirle aracısız ilişki kurulabilmektedir. Nehrin estetiği sadece bu aralıkta bize kendini sunmaktadır. Nehre ait zamanlar sadece bu aralıkta görülebilmektedir. Kentin başka hiçbir bölgesinde suyun zamanını hissedilemez. Sabah; anlamını hafifliğinden ve parlaklığından alırken, zamanı bizim ona yüklediğimiz "erken" hissinden alır. Adalar diye anılan Porsuk tarafından şekillendirilmiş aralıkta Eskişehir'in hiçbir yerinde hissedilemeyecek ferahlık duyulabilir. Gün ilerledikçe hafiflik yavaş yavaş ağırlaşır, renk açıktan koyuya doğru ilerler. Anlam ferahlıkla derinlik arasında sürekli kayar. Bu durumda ise her şeyi kendi dışında ki başka olaylara, diyaloglara ilişkilere doğru yönlendirir. Akşam ise anlam tamamen derinleşir, su yok olur; artık kütleleşir. Yansımalar ve ışıltılar içinde etrafında gelişen her şeyi soğurur. Su anlamını bizim onunla kurduğumuz her türden ilişki doğrultusunda sınırsız bir biçimde değişkenlik göstererek genleştirir. Porsuk bu aralıkta kentle olan çarpışmasını paylaşıma dönüştürmüş durumdadır.
Kentin bu aralığında kentin kendini Porsuk'a açtığını görmekteyiz. İlişkiler kent ve Porsuk çeperlerinin temas ettiği noktada güçlerin eriyip etkilerin birbiri üzerine açıldığı steril bir aralık meydana getirecek biçimde oluşmuştur. Bu aralıkta Porsuk'un yokluğu tüm o bölgenin anlamını, önemini yitirmesi demektir. Bu dar aralıkta Porsuk'la kurduğumuz ilişkiler onu vazgeçilmez kılmakta ve yok saydığımız anlamının doğru değerlendirildiğinde ne denli güçlü olduğunu göstermektedir. Bloklar ve Porsuk arasında kalan aralıkta kendini nehre açan kafeler, lokantalar, barlar ile bu bölge rantı yüksek bir bölge haline gelmiştir. Bu anlamda, bu aralıktaki kent-nehir ilişkisinden çıkarılacak önemli sonuçlar vardır. Örneğin bu aralıkta Porsuk'un kıyısında olmasına rağmen ilişkilerini hiçbir şekilde ona dayandırmayan Migros vardır. Bu alanda şey yapı kendini Porsuk'a doğru yönlendirirken Migros tam bir paket program örneğidir. Konumlanmasının bağlamının hiçbir önemi yoktur. Üretilmiş bir bilgisayar programı gibidir. Bu anlamda Porsuk'un kenarında olmasıyla kentin herhangi başka bir yerinde olması arasında fark yoktur. Bu türden gelişecek programların kentsel ilişkileri geliştirmek ya da bağlamına uymak gibi kaygıları olmadığından gözden geçirdiğimiz ilişkilerde çok önemli bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yapılar programatik dönüşümlerini sadece ihtiyaç programları çerçevesinde geliştirdiklerinden, çevreleriyle olan ilişkileri minimize edilmiştir. Bağlamsızlıkları onların üredikleri yerlerde çevreye ilişkisiz kalmalarına neden olur. Migros örneği bize önemli bir veri oluşturmaktadır. Bu tür paket programlara karşı gelişebilecek boş çerçeveler üretilmesinin ne anlama geldiği tartışılabilir. Çevresinde Porsuk etkileriyle şekillenen diğer programlar gibi bu boş strüktüründe bir şekilde kendini Porsuk anlamı ile yoğurup, kente açması kaçınılmazdır. Sonuçta ise Porsuk sürekliliğinde rastlantısal bir biçimde konumlandırılmış boş programsız mekanların-follie'lerin- Porsuk anlamını dirilteceği iddiası tasarım için önemli bir veri olmuştur. Çünkü boş programsız yapıların içlerinin ne türden programlara dönüşeceği bir tasarımın konusudur ve tasarımda çözümlenmiştir. Önemli olan programsız boş strüktürlerin dönüşümünü gerçekleştirecek ortamı, sistemi oluşturabilmektir.
Aralıktan çıkarılan ikinci önemli veri, kentsel bir büyüklüğün ne olduğudur. Eskişehir Porsuk sürekliliğinde nehre tavır almış durumdadır. Bunu da Porsuğun çeperlerini yok edip sekiz katlı apartman bloklarını nehrin kıyı etkilerini yok edecek biçimde konumlandırarak gerçekleştirmiştir. Ortaya çıkan sonuçta ise kaçınılmaz olarak sekiz katlı binalar ile Porsuğun karşı karşıya gelmesidir. Nehrin kentsel sürekliliğinde bu her zaman böyle olmasa da, kentin gelişim süreçleri içinde kaçınılmaz görünmektedir. Rantın ve kentsel imarın yol açtığı bu yapılar; kişiliksizlikleri, kimliksizleri ve anlamsızlıkları ile tüm kenti kuşatmış durumdadır.
Lokomotif fabrikası-Çukur Çarşı aralığında görülen en önemli nesnel oluşum ise köprülerdir. Bu köprüler Porsuk'un varlığını ortaya çıkartmaktadırlar. Nehrin varlığını kabul edip, etkileriyle şekillenmiş ve biçimleri ile de nehre uyan yapısal ifadelerdirler. Köprülerin en önemli özellikleri ise programatik olarak bir şey içermeseler de Porsuk üzerinde olmalarından dolayı bu çevrede gelişen tüm eylemlilikleri birbirine bağlamalarıdır. Bu halleriyle yapılarında bir nötrlük olduğu söylenebilir. Üzerlerinden her geçirildiğinde köprüler Porsuk ve Eskişehir arasında yeni anlamlar üretmeye muktedirler. Köprüler yapıları sayesinde ise potansiyel olarak kendi üzerlerine yüklenecek programları da üstlenecek güçtedirler. Bu anlamda köprüler Eskişehir sürekliliğinde Porsuk ile kent adına geliştirilmesi gereken ilişkilerin gerçekleştiği yapılar olarak tanımlanabilirler. Bu köprüler nehirden üreyen, nehrin zıt yönünde gelişmiş yapısal nehirler olarak da tanımlanmışlardır. Tasarım süreci içinde köprülerin konteynıra dönüşmesi ve düşey akışkanlıkları ile nehrin etkilerini içerlere taşımaları, köprüler üzerinden geliştirilen açılımların tasarıma dönüşmesini sağlamıştır. Porsuk'un yapısal kolları ve zıt yöndeki koordinatı sayılan bu yapılar suyun bünyesindeki şeffaflık, doğallık, çok anlamlılık gibi kavramları üç boyutlu hale getirmişlerdir. Bu sayede nehir etkileri şeffaf konteynırlarla kentin çeperlerini delerek içeriye doğru taşınmaktadırlar.
Kentsel okumaların ve Porsuk çözümlenmelerinin sonucunda kent-Porsuk ilişkilerinin programatik yapılar, kentsel büyüklükler ve nehrin yerini alabilecek niteliğe dönüşmüş akışkan yapılar ile bu verilerin kendilerini var edeceği aralığın bu tasarımının temelini oluşturmaktadır.
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
![]() |